NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْمُصَفَّى
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْمُبَارَكِ
عَنْ يَحْيَى
بْنِ
حَمْزَةَ
قَالَ
حَدَّثَنَا
أَبُو عَبْدِ
الْعَزِيزِ
شَيْخٌ مِنْ أَهْلِ
الْأُرْدُنِّ
عَنْ
عُبَادَةَ
بْنِ نُسَيٍّ
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ غَنْمٍ
قَالَ
رَابَطْنَا
مَدِينَةَ
قِنَّسْرِينَ
مَعَ
شُرَحْبِيلَ
بْنِ
السِّمْطِ
فَلَمَّا
فَتَحَهَا
أَصَابَ
فِيهَا
غَنَمًا وَبَقَرًا
فَقَسَمَ
فِينَا
طَائِفَةً
مِنْهَا
وَجَعَلَ
بَقِيَّتَهَا
فِي
الْمَغْنَمِ
فَلَقِيتُ
مُعَاذَ بْنَ
جَبَلٍ
فَحَدَّثْتُهُ
فَقَالَ مُعَاذٌ
غَزَوْنَا
مَعَ رَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
خَيْبَرَ فَأَصَبْنَا
فِيهَا
غَنَمًا
فَقَسَمَ
فِينَا
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
طَائِفَةً
وَجَعَلَ
بَقِيَّتَهَا
فِي الْمَغْنَمِ
Abdurrahman b. Ganın'den;
demiştirki;
Biz Şürahbil b. es-Simt
ile birlikte Kinnasr'ın şehri (sınırı) nde (savaşmak üzere) hazır kıta olarak
bulunuyorduk. (Şürahbil) orayı fethedince orada (düşmandan bir mikdar) koyun ve
sığır ele geçirdi. Bunun üzerine ganimetin bir kısmını bizlere bölüştürdü,
kalanını da ganimetlerin toplandığı yere koydu. Kısa bir süre sonra ben Muaz b
Cebel (r.a) ile karşılaştım ve bu durumu ona anlattım. Bunun üzerine Muaz
(r.a):
Biz de Rasûlullah
{s.a.v.) ile birlikte Hayber'de savaş'a katılmış ve orada (bir mikdar) ganimet
ele geçirmiştik Rasûlullah (s.a.v.) (ganimetlerin) bir kısmını bize
bölüştürmüş, kalanını da ganimetlerin toplandığı yere koymuştu, diye cevap
verdi.
İzah:
Musannif Ebû Davud'a
göre bu hadis-i şerif, düşman ülkesinde ele geçirilen ganimet malları arasında
bulunan ve zaruri ihtiyaca binâen, ganimetlerin taksiminden önce gazilere
dağıtılan yiyecek maddelerinden ihtiyaç fazlasının, gaziler tarafından orada
satılmasının caiz olduğuna delalet etmektedir. Çünkü aslında ganimet mallarının
taksiminde gerçekten bir "değişim" manası vardır. Zira ganimet
mallarının her birinde ayrı ayrı her gazinin hakkı vardır. Ganimet malları
gaziler arasında taksim edilince, gaziler ganimet mallarının her birine
yayılmış olan haklarını kendi aralarında değişmiş sayılırlar. Binaenaleyh
aslında alış-veriş anlamı taşıyan böyle bir taksim neticesinde ele geçmiş olan
yiyecek maddelerinin ihtiyaç fazlasını henüz İslam ülkesine taşımadan düşman
ülkesinde satmakta da bir sakınca olmaması gerekir.
Ancak Hattabi'nin de
açıkladığı gibi ganimet mallarındaki Allah ve Ra-sûlünün beşte bir hakkı
öncelikle ayrılmadan ganimet malları gaziler arasında bölüştürülemez. Fakat
zaruretten dolayı yiyecek maddeleri bu hükmün dışındadır. Yiyecek maddeleri
zaruretten dolayı daha ganimetler düşman ülkesinde iken ihtiyaç mikdan
nisbetinde gazilere bölüştürülebilir. İhtiyaç mik-darından fazlası ise
satılamaz. Yine ganimet mallan arasına konmak üzere geri verilir. Sonra İslam
ülkesine nakledilerek usulüne göre bölüştürüıuı. Hadis-i şeriften anlaşılan da
budur. Nitekim Hanefi fıkıh kitaplarından ed-Dürrü'l-Muhtar isimli eserde de bu
mevzu şöyle açıklanıyor; "Dar-i harpte ganimet malı taksim edilemez. Ancak
hükümdar ganimet malının gaziler arasında taksim edilmesinin faydalı olduğu içtihadında
bulunur veya gazilerin ona ihtiyacı olursa bu takdirde taksim sahih
olur..."[Davudoğlu A. İbn-i Abidin Terceme ve Şerhi VII, 402.]
"Gerek hükümdar
gerekse başkası.mülk edinmek için ganimet malını taksim edilmeden önce satamaz.
Ama yenilecek şey için ganimet malından bir mikdar satılsa caizdir. Satılması
caiz olmadığı halde, ganimet malı satılmış olursa fesadı önlemek için geri
alınır. Geri alınması mümkün olmazsa ganimete konulmak üzere parası
alınır.”[Davudoğlu A. İbn-i Abidin
Terceme ve Şerhi VIII, 403.]